MBA: 1) Esselamualeyküm Fatih Tezce Bey. Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için Edephane ekibi olarak teşekkür ederiz. Nasılsınız?
FT: Ve Aleykümselam. Şahsi olarak elhamdülillah, iyiyiz. Ancak yıllardır devam eden dünya insanlığının (özelde ise Müslümanların) çilesini gördükçe içimiz buruk, heyecanımız sönük. Ancak hayat da devam ediyor/edecek. Sıhhatli olacağız ki bir şair olarak, bir Müslüman olarak haykırışlarımız devam etsin. Sağlıklı olmayı bu açıdan önemli bulduğumdan çok şükür iyiyiz, sağlığımız yerinde.
MBA: 2) Öncelikle bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
FT: Samsun / Bafra’da doğdum. Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Öğretmenim. Kars ve Bolu’da öğretmenlik yaptım. Şu an Bafra’da öğretmenim. Bu anlattığım işin memuriyet/zorunlu kısmı.
MBA: 3) Peki biz kitaplarınız ve çalışmalarınız hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
FT: Bu kısım ise gönüllü tarafı ve şöyledir; Şiir ve yazılarım Badal, Maarifhane, Yolcu, Lirik, Asi, Mola, Künye, Hira, Telmih, La, Kalemlik, Çare, Güneysu, Hayal Bilgisi, Açıkkara, Yarpuz, Temmuz, Edebî Kültür, Yitik Bavul, Şehir Defteri, Teferrüç, Betik, Kara Kafile, Kitap Haber, Uzun Metraj dergilerinde yayımlandı. 2017-2020 yılları arasında Bafra İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Kültür-Sanat-Şehir Dergisi Maarifhane’nin genel yayın yönetmenliğini yaptım. Ocak 2024’ten itibaren de Badal Edebiyat e-dergiyi yayınlamaya gayret ediyorum. Nesteren (Şiir),Ruzigar (Deneme) ve Yaralı Ağaç Kabukları(şiir) adında 3 kitabım mevcut.
MBA: 4) Hocam edebiyat, sanat ve dergi - gazete dünyasının şu anki ahvali hakkında neler söylemek istersiniz?
FT: Bu bir ırmak. Irmağı besleyen/bekleyen damarlar var. Irmak nihayetinde denizine kavuşur ya da kavuşmalı. Edebiyat da böyledir. Pek çok damar var edebiyatı besleyen. Sanat daha genel bir kavram. Resim bir sanat dalı mesela. Yekin olmadığım konularda cümle kullanmak istemem. Ancak edebiyat için ahvali nedir diye kafa yorduğumuzda şunu söyleyebiliriz: Sosyal medyanın yaygınlaşması ile birlikte edebiyat hem genişledi hem de dar alana sıkıştı. Şiir mesela, feysbukta herkes şair. Herkes de bu şiirlere ulaşabiliyor. Genişlemeden kastım budur. Ancak biraz da şiirin daraltılması anlamına geliyor bu durum. Çünkü şiir damarı olamayan dizeleri belki de ayıp olmasın diye insanlar beğenebiliyor sosyal medyada. Peki gerçek şiir bu mu, ve gerçekten de okuyucu bunu beğeniyor mu, bu soruların cevabını aramak lazım.
Öte yandan dış dünyanın sadece internetten ibaret olmadığını kabul edersek, bu şiirlerin basılı olarak bir dergiye de girmesi gerekiyor. Daralma işte burada başlıyor.Çünkü her şiir, şiir midir ve her şiir dergiye girmeli midir, diye sorduğumuzda editörler devreye giriyor ve sosyal medyada olan dizeleri şiir olarak kabul etmeyip dergilerine almıyorlar bu şiirleri. Bu daralmadır.
MBA: 5) Genç yahut amatör yazarlar için neler tavsiye edersiniz?
FT: Genç kavramı izafi bir kavram.Genç deyince biyolojik yaşı mı kastediyoruz, yoksa edebiyata bulaşma yaşını mı? Hadi ben biyolojik yaş tarafıyla cevaplayayım sorunuzu. Lise ve Üniversite okuyan genç kardeşlerimize öncelikle çok okumalarını tavsiye edebilirim ancak. Kişi yapmadığını da söylememeli. Ben mesela özellikle İlahiyat ’tayken sabahlara kadar ders çalışmadım ama sabahlara kadar kitap okuduğum. Lise yıllarında başlamalı bu aslında. İmam Hatip Lisesinde öğrenciyken ulaşabildiğimiz romanları, fikir kitaplarını ve gazeteleri satır satır okumuşluğum vardır. Bu anlattıklarım 80 ya da 90’lı yıllarda rahat olabiliyordu belki. Şimdi ise çocuklarımız/öğrencilerimiz bu kadar rahat değiller diye düşünmekteyim. Maddiyat bir rahatlıktır evet, ancak kurstan çıkıp A eğitimine koşan, cumartesi sabahı da B dersine koşan bir nesle de hadi çok okuyun diyemiyoruz ne yazık ki.2010’lu yıllardan itibaren belirgin bir şekilde ben buradayım diyen –maalesef- öğrenci merkezli ve imtihan odaklı eğitim sisteminin ana şartlarından biri olan LGS-YTY-AYT-YDT gerçeği, sanata ve edebiyata meraklı birçok genç kardeşimizi nasılsa üniversiteye gidince okurum tembelliğine itiyor.
Çok şiir okumadan şiir yazılmaz öte yandan. İlham evet vardır, doğrudur. Ancak ilham, evin temeliyse evin duvarını örmek için gerekli olan tuğlalar da çok okumaktır, kitaptır. Kendi şirinden başkasını okumayan şair verimli olamaz. Günlük, haftalık, aylık okuma planı oluşturmalıdır gençlerimiz. Ve zorunlu haller dışında da planlarına sadık kalınmalıdır.
Son olarak şunu diyebilirim. Amatörlük her zaman iyidir. İnsan, biyolojik yaşı genç olsun isterse elli yaşında şiire merak sarsın hep amatör ruhla sarılmalı şiir okumaya da yazmaya da.
MBA: 6) Peki sanat anlayışınızı sorsak neler söylemek istersiniz?
FT: Sanat ne içindir, kim içindir? Sanat sanat için midir, sanat toplum için midir, sanat insan için midir? Şahsen ben sanatın insan için olduğunu düşünenlerdenim. Sosyal varlık olan insanı toplum içinde anlamadan medeniyetin ilerlemeyeceğinidüşünürüm. Yalnız kalan insan boğulan insandır. Yalnızlık iyidir ancak ben yalnız kalmayı EfendimizHz. Muhammed (SAV)’in Hira Mağarası’na inzivaya çekilip insanlar için ne yapmalıyım diye düşündüğüyalnızlık olarak anladım. Şiirlerimdeki yalnızlık teması da budur.Sonrasında nasıl ki Mekke sokaklarına inip insanları doğru yola çağırmışsa Efendimiz (S.A.V), ben de şiirimi bu amaçla kullanırım. Yani benim şiirim bir itiraz şiiridir ve biraz da gelenekten beslenir.
Hülasa, “Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış; Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış...” diyen Necip Fazıl Kısakürek’i de “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” diyen Nazım Hikmeti de okumalı ve anlamaya çalışmalıyız. Sanat anlayışım budur.
MBA: 7) Bildiğiniz üzere günümüzde matbu yayın çıkarmak çok pahalı ve zor bir hale geldi. Yayıncılık yapmak da kitap basmak da hatta almak da zorlaştı. Kargo fiyatlarındaki artış da cabası... Bu hususta ne düşünmektesiniz?
FT: Kültür Bakanlığının müstakil olmamasına bağlıyorum. Turizmle kültürü aynı şey zannedersek sonuç böyle oluyor. Müstakil bir Kültür Bakanlığımız olsa ve bir heyet kurulsa ve devlet kurumları masrafına taşımayı kabul etse yayıncılık nefes alır. Milyon avroluk futbol takımlarının vergi borçlarını silmek kadar bu konuda da elzemdir.
MBA: 8) Mekteplerimizdeki edebiyat ve sanat içerikli dersleri şu anki halleriyle yeterli ve faydalı buluyor musunuz? Daha da geliştirilmesi için neler yapılmalıdır?
FT: İmtihan odaklı eğitimden vazgeçmeden Orhan Veli de çıkmaz, Necip Fazıl da çıkmaz. Liselerde görev yaptım biliyorum. Öğrenciler bu bilgileri sadece üniversite imtihanı için ezberliyor. Evet, ezberliyor sonra doğal olarak unutuyor. Liseler bölümlere ayrılmalı. Sosyal, Edebiyat, Kültür, Matematik ve Fen gibi… Edebiyat bölümünü seçmiş öğrenciye haftada 6 saat matematik okutmak zulümdür, tersi de öyle. Öte yandan illa da edebiyat bölümü okuyan öğrenci şair olacak diye bir kural da yoktur. Sayısal okuyup da şiir yazan öğrenciler de olacaktır elbet. Olay gene dönüp dolaşıp gönlebağlanıyor. İşte çözüm de burası: Gönüllü olan öğrenciler bu alanda uzmanlaştırılmalı. Basketbolda çok iyi olan bir çocuğa futbol kursu aldırmak gibi bir açmaz bir durumdur bu. Edebiyata ilgi duyan bir öğrenciye matematik dersi aldırmamalıyız. Ben İmam Hatip Liselerinde öğretmenlik yaptım ve öğrencilere Kur’an-ı Kerim’i bir ders olarak görürseniz sınıftakalırsınız dedim. Kur’an-ı Kerim bir ders değildir, bir yaşam tarzıdır. Aynı şey Edebiyat dersleri için de geçerlidir.
MBA: 9) Üstad / usta kabul ettiğiniz yazarlar, şairler, mütefekkirler var mı? Varsa kimlerdir ve dahi bu kişilerin hangi eserlerini tavsiye edersiniz?
FT: İsmet Özel diyeyim önce. Tüm eserlerini okudum üniversite öğrenciliğimde. Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Orhan Veli, Attila İlhan, Özdemir Asaf tüm şiirlerini okuduğum usta şairlerimdir benim için.
MBA: 10) Bildiğiniz üzere işgalci, ırkçı, faşist ve Siyonist güçler 7 Ekimden bu yana Gazze'de savaş suçu işliyor, masum insanları ve çocukları katlediyor. Siz Filistin, Kudüs ve Gazze hususunda neler söylemek istersiniz?
FT: Osmanlı gitti, dünyada huzur kalmadı. Tek cümle. Son cümle…
MBA: 11) Eyvallah. Bizi kırmayıp röportaj vermeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Son olarak bize neler söylemek istersiniz.
FT: Estağfurullah, ben de sizlere çok teşekkür ederim. Edephane ekibine başarılar dilerim. Gençlerimizin sanata merakı açıkçası beni mutlu ediyor. Kafelerde nargile içmekten, sahilde çekirdek çitlemekten çok daha önemli işler yapıyorsunuz. Sizleri tebrik ediyorum. Yolunuz ve bahtınız açık olsun. Allah yar ve yardımcınız olsun.
MBA: Sağ olunuz selam, hürmet ve dua ile...