Sözü Güzel, Gönlü Güzel Bir Kul İle Muhabbet / Sefa Sami İle Röportaj

 

MBA: Esselamualeyküm Sefa Sami Bey. Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için Kalemlik Ekibi olarak teşekkür ederiz. Nasılsınız?

SS: Aleykümselâm. Allah’ın selam ve rahmeti hepinizin, hepimizin üzerine olsun inşallah. Öncelikle hem size hem de tüm “Kalemlik Dergisi” ekibine, bana böylesine güzel bir imkânı sunduğunuz için ben teşekkür ederim. Bugünlerimize Hamd û senalar olsun. Rabbim cümlemize daha güzel günler yaşatmayı, hayırlı hizmetlerde bulunmayı nasip etsin. 


MBA: Sağ olunuz. Öncelikle bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?

SS: Adım Sefa SAMİ. 1984 yılında Erzurum’un o dönemler Karayazı şimdilerde Karaçoban ilçesine bağlı Erenler Köyü’nde doğdum. İlkmektebi köyümde, ortamektep ve lisenin ilk iki senesini Silivri’de son seneyi de memleketimde, Karaçoban Çok Programlı Lisesi’nde tamamladım. AÖF İlahiyat bölümünde eğitimime devam etmekteyim. Daha önce Gebze’nin Sesi Gazetesinde, Lale Haber Gazetesinde ve çeşitli mecralarda yer aldık. Çeşitli Televizyon programlarına stüdyo konuğu olarak katılımda bulunduk. 2019-2020 sezonu içerisinde Mesaj FM’de “EDEBİYAT SAATİ’’ isimli programın hazırlayıcılık ve sunuculuk görevlerinde bulunduk. Çeşitli Televizyon programlarına stüdyo konuğu olarak katılım sağladık. 2020-2021 yıllarında Kudüs TV’de “EDEBİYAT MEKTEBİ’’, 2022-2023 yıllarında da Rehber TV’de “GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE’’ isimli programların hazırlayıcılığını ve moderatörlüklerini üstlendik. Aktif olarak Bizim Anadolu Gazetesinde köşe yazarlığına devam etmekteyiz. Ayrıca beş adedi şahsi olarak iki adedi de proje eserleri olarak toplamda yedi eser (kitap)vermek nasip oldu. İstanbul Anadolu yakasında ikamet etmekteyim.


MBA: Peki, bize biraz kitaplarınızdan bahseder misiniz?

SS: Tabi… İlk esrimiz “Kalbe İnen Kurşun’’ isimli ilk roman çalışmamız oldu. 161 sayfadan oluşmaktadır. Küçük yetim ve öksüz bir kız çocuğun hayatla olan mücadelesini ele aldık. Nisan 2018 yılında basıldı. Bunu tüm samimi duygularıma dayanarak söylüyorum. Okuyucularımdan çok güzel tepkiler ve dönüşler aldım. İlk eserim olduğu için elbet ki hatalar olacaktır. Lakin hiç beklemediğim kadar memnun edici dönüşler oldu. 


İkinci eserimiz, “Zalimin Pençesi’’ romandır. Sayfa sayısı 138’dir. Romanda doğudan batıya doğru uzanan ve bir eğitimcinin cehaletle vermiş olduğu mücadele anlatılmaktadır. Gerçek hayatta yaşanmış bir hikâyedir. 


Üçüncü eserimiz; “Çoğreşi İrfan Ocağının Kandilleri” dir. Türü biyografi-araştırma, sayfa sayısı 272‘dır. Bu kitapta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde asırlardır talebe yetiştiren, büyük hizmetlerde bulunan köklü bir ailenin yüzyıllara dayanan varoluş hikâyesini, dönemin canlı şahitlerine, evraklara dayanılarak büyük bir özenti ve araştırmalardan sonra kaleme alınmıştır.


Dördüncü eserimiz ise “Şeyh Abdurrahim-i Çoğreşi” adlı eserdir. Türü biyografi, sayfa sayısı 173‘tür. Çoğreşi ailesin son temsilcisi ve büyüğü olan Şeyh Abdurrahim Efendi’nin hayat hikâyesini, eserlerini ve hizmetlerini kaleme almış olduğumuz önemli bir eserdir.


Beşinci ve son şahsi eserimiz ise “Bir Nefes Huzur”dur. Türü roman, sayfa sayısı 131‘dir. Konusu gerçek hayatta yaşanmış bir aile dramıdır. Birbirine zıt görüşlü iki kardeşin birbirleriyle olan anlaşmazlıkları yüzünden ailenin dağılma sürecini kaleme aldık.


Proje / derleme olarak ise “Bal Gibi Masallar” ve “Hayatımın Dönüm Noktası” isimli birden fazla kalemin yer aldığı eserleri belirtmeliyim.  


MBA: Edebiyat, sanat ve dergi-gazete dünyası hakkında neler söylemek istersiniz?

SS: Edebiyat, sanat ve dergi-gazete, bir milletin veya devletin olmazsa olmazlarındandır. Nasıl bir millet tarihsiz, geleneksiz, göreneksiz olamıyorsa edebiyatsız ve sanatsız olamıyor, olamaz. Edebiyat ile sanat hayata bakış açımızı güzelleştiriyor. Farklı fikirlerin, yeni dünyaların kapılarını ardına kadar açılmasına vesile oluyor. Gazete ve dergiler ise kültürlerin, değerlerin yok olmasına engel olduğu gibi adeta ölümsüzleştiriyor. 


MBA: Genç yazarlar için neler tavsiye edersiniz?

SS: Genç yazarlarımız hem edebiyat dünyamızın hem de kültür dünyamızın yeni mirasçıları ve gelecekteki mimarları olacaklar. Onlara bu sahada büyük mesuliyetler düşmektedir. Onlar, daha yolun en başında oldukları için zaman zaman çıkmazlara, sıkıntılara, maddi-manevi yokluklar içerisine girebilirler. Tüm yokluk, olumsuzluk ve çıkmazlara rağmen giymiş oldukları bu kutsal gömleğe layık olmak için var güçleriyle, gece gündüz demeden çabalayacak, gayret gösterecekler. Umutsuzluğa, kırgınlığa, çaresizliğe hayatlarında yer vermeyecekler. Her zaman geleceğe ümitle, güvenle bakacaklar. Var güçleri ile başarmak için mücadelelerini sürdürecekler ve çokça okuyacaklardır.


MBA: Ülkemizin basın-yayında, sanatta, edebiyatta, ilim-bilimde şu anki ahvalini nasıl buluyorsunuz?

SS: Tabi basın - yayın, sanat, edebiyat ve ilim - bilim gibi sahalar, çalışmalar, hususlar ülkemizde, şu an ki durumu ile tam da istenilen vaziyette değil. Her şeyden evvel günümüz gençleri en verimli çağlarında ilimle, bilimle, sanatla meşgul olacakken kalkıp çağın en büyük hastalığı olan telefon, bilgisayar, internet v.b. faydasından çok zararı olan şeylerle heba etmekteler. Böyle bir tablo ister istemez bir milletin yediden yetmişe tüm fertlerini ilim-bilimden uzaklaştırdığı gibi sanat ve edebiyat dünyasına da yabancılaştırıyor. Bir an evvel her kurum, her yetkili, her vatandaş gerçekleri görerek asıl ihtiyaçlarımıza yönelmeli, hayatlarının merkezinde yer alan zararlı alışkanlıklardan da kurtulmalılardır. 


MBA: Sizce güzel / iyi yazabilmek için kabiliyet mi daha ehemmiyetlidir yoksa bilgi / tecrübe mi?

SS: Her ikisi de önemlidir. Kabiliyet Allah’ın kula vermiş olduğu, kişiye ait özel bir nimettir. Her önüne gelen eline kalemi alıp yazamaz. Ya da eline fırçayı alan herkes güzel resim yapamaz. Buna benzer sayısız örnekleri sıralayabiliriz. Herkesin meyilli olduğu illa ki bir saha vardır. İşte biz bu meyle kabiliyet diyoruz. Bilgi tecrübe ise yazacakların veya sanatla uğraşanların yapacakları işlerle ilgili bir araya getirdikleri, topladıkları malzemedir. Ne kadar bol bir malzemen olursa o derece iyi bir eser ortaya çıkarma şansın yüksek olur. Kabiliyet ile bilgi / tecrübe bir araya gelince takdire şayan eserlerle adımızı ölümsüzleştirmiş oluruz.


MBA: Çok Haklısınız. Peki, mekteplerimizdeki “Edebiyat” ve “Sanat” muhtevalı dersleri şuan ki halleriyle yeterli ve faydalı buluyor musunuz? Daha da geliştirilmesi için neler yapılmalıdır?

SS: Gönül ister ki mekteplerdeki edebiyat ve sanat konulu ders saatleri daha fazla olsun. Lakin zamanın şartları bu kadarına elverişlidir. Bunun dışında hem mektep içinde hem de dışında edebiyat ile sanata yönelik etkinliklerin artırılması gerekir. Burada en büyük vazife tabi ki yerel yöneticilerimiz ile eğitimcilerimize düşer. Gençlerimizi bu tarz etkinliklere yönlendirerek değerlendirebilirsek geleceğe daha ümitli bakabiliriz.


MBA: Kendinize örnek aldığınız yazarlar, şairler, mütefekkirler var mı? Varsa kimlerdir ve dahi bu kişilerin hangi eserlerini tavsiye edersiniz?

SS: Elbet ki örnek aldığım sayısız pekçok değerli yazar, şair ve mütefekkirler vardır. Malumdur ki günümüzün edebiyat dünyasında, hali hazırda yaşamakta olan (Rabbim hepsine uzun ömürler nasip etsin) üst düzey sayısız yazar ve şair üstatlarımızla sıkı diyalog ve irtibatım var. Neredeyse tümüyle en az ayda bir gerek yüz yüze gerek telefonla görüşmekteyim. Bugün hayatta olan veya vefat etmiş olan tüm edebiyatçılarımız çok değerliler, çok kıymetlidirler. Kaleme almış oldukları her bir eserleri de geleceğimizi aydınlatan birer fener misalidirler. Burada isimleri zikretmem doğru olmaz. Tüm edebiyatçılarımız ve eserleri bizler için rehberdirler. 


MBA: Bildiğiniz üzere işgalci ve faşist Siyonist güçler Gazze'de aylardır masum insanları ve çocukları katlediyor. Siz Filistin, Kudüs ve Gazze hususunda neler söylemek istersiniz?

SS: İslam Dünyası, hiçbir zaman bu kadar aciz düşmemiş, çaresiz kalmamıştı. Neredeyse bir buçuk milyar nüfusa sahip Müslüman on beş bilemedin yirmi milyon nüfuslu Yahudi dünyası ile baş edemiyor. Bırak baş etmeyi, bir ikisi dışında en ufak bir tepki gösteren ne bir Müslüman devleti var ne de idareci var ortada. Neden? Çünkü bunların derdi ne İslam davasıdır ne de Müslümanlardır. Bunların tek dertleri altlarındaki koltukları ile hükümdarlıklarını kaybetmemektir. Onlar, değil idareci değil sadece ve sadece Yahudilere hizmetkârlık yapan belalardır. Hakkını vermek gerekir. Türkiye, her konu da olduğu gibi bu konuda da var gücüyle gayret gösteriyor, Allah (c.c.) israili yerle yeksan eylesin. Gazze’de yokluk, imkânsızlık ve tükenmişlik içerisinde var olmaya çalışan Filistinli, Hamaslı kardeşlerimizin yar ve yardımcıları olsun. Zafer ebediyen onlar gibi gerçek Müslümanlarındır. İnşaAllah İslam dünyasına büyük bir ders olur bu vaziyet.


MBA: Âmin hocam. Bizi kırmayıp röportaj vermeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Son olarak bize neler söylemek istersiniz?

SS: Ülkemiz için faydalı, bilgili, geleceğe güzel hizmetlerde bulunacak fertler yetiştirmeliyiz. Ümmetçe, milletçe zor dönemlerden geçmekteyiz. Her ne olursa olsun birlik ve beraberliğimizden vazgeçmemeliyiz. Aramıza fitne ateşi sokmak isteyen ihanet şebekelerine fırsat vermeyelim. Çünkü bizim başka ülkemiz, başka vatanımız yok. Gidecek başka bir “Türkiye”miz yok! Her fert elinden geldiğinden daha fazla gayret göstererek en iyi hizmetlerde bulunmalıdır. Çünkü her başarı hepimizin ortak başarısıdır. Her kayıp da hepimizin kaybıdır. Rabbim cümlemize güzel hizmetlerde, vatanımıza faydalı işlerde bulunmayı nasip etsin. Sizlere de başarılar dilerim. Nice sayılarda buluşma ümidiyle…


MBA: Verdiğiniz güzel bilgiler için teşekkür ederiz. Kaleminiz kavi, niyetiniz halis olsun. Tekrar görüşmek dileğiyle.


Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

#buttons=(Kabul Ediyorum) #days=(20)

Web sitemiz, deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanmaktadır. Daha Fazla Bilgi
Ok, Go it!